,
Home
About us
Services
Soccer Club
Funeral Services
Aged Care
Mosque
Constitution
Committe
News
Contact us
Visited 1429034 times
 
 
  1.  YETERKİ ZİHİN VE GÖNÜLLERİMİZ ENGELLİ OLMASIN
  2.  DİN GÖREVLİSİ VE CEMAAT İLİŞKİSİ
  3.  EZBERCİ DİN EGİTİMİ
  4.  YAŞLILIK VE YAŞLILARA KARŞI TUTUM
  5.  ÖMÜRLÜK TECRÜBE YAŞLILIK
  6.  İSLAM KOLAYLIK DİNİDİR
  7.  ÇOCUK VE DİNİ MEKAN BULUŞMASI
  8.  HAYATIN SORUNLARI KARŞISINDA ÇOCUK OLMAK
  9.  DÜRÜSLÜK, TEMİZLİK,TEMBELLİK
  10.  GENÇLERİMİZ DAHA AYDINLIK GÜNLERE
  11.  ÇOCUKLARLA BÜYÜMEK
  12.  ARKADAŞIN İYİSİ
  13.  RAMAZAN AYI VE ÖZ DENETİM
  14.  AHLAKIN ÖZÜ EDEPTİR
  15.  EMANET BİLİNCİ
  16.  SAMİMİYET VE TEVAZU
  17.  Sabır insanlar için sığınılacak yegane limandır
  18.  SÖZÜN ÖZETİ
  19.  HUZURUN ANAHTARI AHLAKTIR
  20.  DÜNYADAKİ EN BÜYÜK MEZARLIGIN SIRRI NE
  21.  Hz HÜSEYİN VE KERBALA
  22.  MEHMET AKİF
  23.  ŞEHİT MEKTUPLARI
  24.  BAY VE BAYAN HOCALARIN HAFTALIK DERS PROGRAMLARI
  25.  CAMİ FALİYETLERİ
  26.  ŞİDDET VE MERHAMETSİZLİGİN ANA UNSURU
  27.  B.T.İ.K.MERKEZİ BAYANLAR CEMAATI PİKNİK YAPTILAR
  28.  ŞEVKAT VE MERHAMET
  29.  ŞAHSİYET VE KİŞİLİK
  30.  KÖTÜ SÖZ
  31.  SELAMLAŞMA
  32.  MÜMÜN VE CAMİ
  33.  CAMİDE VICTORIA VALİSİ İLE OPUN DAY
  34.  HOYRATCA TÜKETİM
  35.  KOMŞULUK MEDENİYETİ
  36.  FİTRE VE ZEKAT YARDIMLARI YERİNE HAVALE EDİLDİ
  37.  SESSİZLERİN VE KİMSESİZLERİN FERYADI
  38.  ÇOCUKLARIN ,CAMİLER BULUŞMA YERİ OLSUN
  39.  ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.
  40.  FITRAT AHLAKI
  41.  FARK ETMELİ İNSAN
  42.  ERMENİ MEZALİMİ
  43.  CAMI VE KURS PROGRAMI
  44.  ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE...
  45.  ÇANAKKALE DESTANI
  46.  SELAMLAŞMAK
  47.  KUL HAKKINDAN NE ANLIYORUZ
  48.  BASIN BİLDİRİSİ
  49.  SEVAL ÖGRETMENİN ÇANAKKALE ŞİİRİ
  50.  İNSAN ONURU
  51.  CUMHURİYET BAYRAMI RESEPSİYONU
  52.  B.T.İ.K.MERKEZİ YÖNETİM KURULU LİSTESİ
  53.  EŞLERİN KARŞILIKLI SORUMLULUKLARI
  54.  KUTLU DOGUM; RAHMET PEYGAMBERİ
  55.  PLANLAMA BAKANI CEMİYETİ ZİYARET
  56.  CUMA HUTBESİ 24/10/2014
  57.  AHİRET; HESAP VERME BİLİNCİ
  58.  SOSYAL MEDYA VE GENÇLİK
  59.  PAHA BİÇİLMEZ SERMAYE; ÖMÜR
  60.  MEVLİD: RAHMET ELÇİSİNİN DÜNYAYA TEŞRİFİ.
  61.  EZAN ÖZGÜRLÜĞÜN GÜR SEDASI
  62.  BİR TEKELLÜF DEGİL. NİMET OLARAK NAMAZ
  63.  ERDEMLİ BİR DURUŞ:
  64.  ALLAH'IN SON DİNİ İSLAM.
  65.  ŞÜKÜR NİMETLERİ ARTIRIR
  66.  ANKARA ETEMESGUT MÜFTÜSÜ YUNUS CAN'i DINLE
  67.  İMAN
  68.  HER CAN KUTSAL VE DOKUNULMAZDIR;
  69.  ÖLÜM VE ÖTESİ
  70.  ALLAH, AŞIRI GİDENLERİ SEVMEZ.
  71.  ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE...
  72.  İNSANI İYİLİK YAŞATIR:
  73.  KUL VE KAMU HAKKI
  74.  KAKİKİ SEVGİ;ALLAH'I SEVMEK,ALLAH İÇİN SEVMEK.
  75.  HZ. PEYGAMBER VE BİRLİKTE YAŞAMA AHLAKI.
  76.  DÜNYA BİZE,BİZ BİRBİRİMİZE EMANETİZ.
  77.  MANEVİ ÇOŞKUNUN ZİRVESİ: ÜÇ AYLAR
  78.  KALBİN CİLASI: TÖVBE VE İSTİĞFAR
  79.  CANA CAN OLMAK: AİLE
  80.  MİRAÇ KANDİLİ
  81.  BOŞ ŞEYLERİ TERK EDEREK HAYATI ANLAMLI KILMAK.
  82.  TEVBEMİZ BERATIMIZ OLSUN
  83.  KUR'AN AYINDA KUR'AN'LA BULUŞALIM;
  84.  VAKİT İYİLİK VAKTİ:BU RAMAZAN VE HER ZAMAN
  85.  TEHVİD İLE GELEN VAHDET
  86.  CENNET KAPILARININ ANAHTARI YETİMLER
  87.  KADİR GECESİ ,KADİR BİLENLER İÇİNDİR.
  88.  YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU
  89.  KERBALAYI DOGRU ANLAMAK.
  90.  PEYGAMBERLER, İNSANLIĞIN YOLUNU AYDINLATAN REHBERLERDİR
  91.  HER İNSAN ALLAH'IN BİR AYETİDİR;
  92.  ZİKİR;KALPLERE HAYAT VEREN İKSİR
  93.  KÜRESEL TERÖRÜN HEDEF ALDIGI DİN;İSLAM
  94.  RABBİMİZ;BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET!
  95.  İMTİHANIN ADI:FİTNE.
  96.  SÖZ AHLAKI
  97.  AHİRETE İMAN
  98.  GÜN MİLLETCE KENETLEME GÜNÜDÜR.
  99.  EN BÜYÜK BOZGUNCULUK.
  100.  KULLUK SADECE ALLAHA ÖZGÜDÜR.
  101.  ZAFER AYI AĞUSTOS
  102.  ÖRNEK ÜMMET OLABİLMEK
  103.  YERYÜZÜNÜN KÜÇÜK VE ONURLU HALİFESİ ÇOCUK
  104.  AVUSTRALYA GENEL VALİSİNİN CEMİYETİMİZİ ZİYARETİ
  105.  HER ZORLUKLA BERABER BİR KOLAYLIK VARDIR
  106.  NAMAZI ZAYİ ETMEK
  107.  FİTRE VE ZEKAT BİLGİLERİ
  108.  CENNETE GÖTÜREN AMEL DOĞRULUKTUR.

  DİN GÖREVLİSİ VE CEMAAT İLİŞKİSİ
Din Görevlisi Cemaat İlişkisi

 

I. Din eğitim ve Öğretimi

Din iyi ve güzel, kötü ve çirkin, doğru ve yanlış, adalet ve zulüm gibi hayatın temel çelişkileri hakkında perspektifler veren, dünya hayatını anlamlı ve yaşanabilir kılan en önemli değer kaynaklarından biridir. Din, gerek kişisel bir tercih veya metafizik bir tecrübe olarak, gerekse toplumsal var oluşun vazgeçilmez bir unsuru olarak hayatın her alanında kendisini gösterir. Bu itibarla kişisel ve toplumsal kimliklerin sağlıklı bir biçimde oluşabilmesi için dinin, özellikle de temel inanç ve ibadet alanlarının öğretilip eğitilmesinde zaruret vardır.

Fert ve toplum hayatının vazgeçilmez unsuru olan din alanında kim veya kimler eğitim ve öğretim vereceklerdir?

Bilindiği üzere, İslâmiyet, tevhit anlayışının tabiî sonucu olarak, kul ile Allah arasına tanrı imajı, resim, heykel veya din adamı gibi çeşitli vasıta ve aracıların girmesini kesin olarak yasaklamış; her kulun doğrudan doğruya ve aracısız olarak, Yüce Allah’a ibadet etmesi esasını getirmiştir. Bu sebeple de İslâm dininde “ruhban sınıfı” adıyla bir zümre bulunmamaktadır. Din bilginlerinin görevleri, sadece bildiklerini bilmeyenlere öğretmek ve bilgilerini soranlardan saklamamaktır. İslâm nazarında din bilginlerinin, başkaları üzerinde, kendilerine din tarafından verilen “dinî” bir üstünlük ve hâkimiyetleri yoktur. Bununla birlikte, dinin özellikle temel değerlerinin eğitim ve öğretimi ile toplu ibadetlerinin düzenli bir şekilde ifası ve organizasyonu için de birtakım kişilerin görevlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Zira bugün insanlar bütün ihtiyaçlarını kendi başlarına karşılayabilecek birkaç kişi veya birkaç aileden meydana gelen, sade ve basit bir dünyada değil; hayat şart ve münasebetlerinin gittikçe zorlaştığı, giriftleştiği ve çeşitlendiği bir dünyada yaşamaktadır. Böyle bir dünyada ise hayat münasebetlerinin düzenli ve gerektiği biçimde gerçekleştirilebilmesi için iş bölümü, iş güvencesi ve sosyal güvenliğe ihtiyaç vardır. Din hizmetlerinin sahipsiz bırakılması, dinî değer ve ibadetlerin bütünüyle ihmal ve iptaline hatta zamanla ortadan kalkması tehlikesine yol açabileceği için, söz konusu hizmetlerin düzenli bir şekilde yerine getirilebilmesi hususunda birtakım görevlendirmelerde bulunmak gerekmektedir.


II. Din Görevlisi

Geçmişte “hademe-i hayrât (hayırlı işler görevlileri)” adıyla anılan din hizmetlilerine bugün ülkemizde “din görevlileri” diyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 22.06.1965 gün ve 633 sayılı kanunda, Başkanlığın görev ve yetkileri belirtilirken, “İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, toplumu din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.” denilmektedir. Kanunun çizdiği genel çerçeveden hareketle, Diyanet İşleri Başkanlığının camilerde ve cami dışında ifa ettiği hizmetlere “din hizmetleri” ve bu hizmetlerin gerçekleştirilmesi sırasında görev alanlara da “din görevlileri” adı verilebilir. Din görevlilerinin dinî ibadetlerin ifası sırasında kendilerine hizmet verdiği kişi ve gruplara ise “cemaat” denir. Ancak, tekrar hatırlatmalıyız ki, bu hizmetler “din” tarafından belirli birtakım kişi veya kuruluşlara verilmiş “imtiyazlı” bir görev veya “meslek” değildir.

İnsanları doğru ve güzele, hak ve adalete yönlendiren din görevlisi, huzursuz ve mutsuz gönüller için bir umut ışığı; öksüz, yetim, kimsesiz ve haksızlığa uğramış kişiler için emin ve güvenilir bir melce ve sığınak; katı kalpli suçlular için ıslah edici bir mürebbî; kin ve nefretle dolu kalplere sevgi zerk eden bir gönül doktoru; her türlü günah kirine bulaşmış kimselere pişmanlık ve tövbe kapılarını açan bir yol gösterici; toplumun ahlâkî değerlerini koruyan ve toplumsal yozlaşma ve kötürümleşmeye karşı yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik duygularını pekiştiren hasbî bir lider ve rol modeldir.


III. Din Görevlisi-Cemaat İlişkisi

Dini ve onun esaslarını insanlara duyurma (tebliğ) ve insanları dinî konularda aydınlatma (irşad) göreviyle yükümlü olan din görevlisinin muhatap kitlesi içine gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, çalışanından işsizine, bir harf bile bilmeyeninden en yüksek eğitim kademelerine yükselenine… kadar toplumu meydana getiren bütün unsurlar girer. Bu durum, din görevlisinin ilgi alanının genişliği yanında, onun görevinin ne kadar güç olduğunu da göstermektedir.

Din görevlisi-cemaat ilişkisinin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için tarafların birbirlerine karşı görev ve sorumluluklarını dengeli bir biçimde yerine getirmeleri gerekir. Bu ilişkinin taraflarından “cemaat”in bir bütün halinde geliştirilebilmesi, netice itibariyle din görevlisinin çalışma ve gayretlerine bağlı olduğu için biz burada bilhassa din görevlisinin görev ve sorumluluklarına daha fazla vurgu yapmak istiyoruz.


IV. Din Görevlisinin Görev ve Sorumlulukları

Din görevlisi-cemaat ilişkisinin sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi için din görevlisinin birtakım özel nitelik ve yeteneklere, bilgi ve becerilere sahip olması gerekir. Şunu unutmayalım ki, hiçbir kurum veya eğitim sistemi, kendisini işletecek personelin nitelikleri üzerinde hizmet veremez veya hizmet üretemez. Bu itibarla nitelikli ve seviyeli bir din eğitim ve hizmeti, ancak nitelikli ve seviyeli din görevlileri tarafından verilebilir. Bugün, “Klişeleşmiş fikirlerden kurtulmanın psiko-sosyolojik şartları; kalıplaşmış fikirlerin baskısından bizi kurtarmaya muvaffak olacak vasıtalardan biri, hakikî manada gerçek din adamlarıdır. Bunlar dini, hurafelerden temizlemeyi başaracak bir formasyon alırsa, çevrelerine en büyük rehberliği yapmaya muvaffak olabilirler.” (Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslâmiyetin Eğitime Getirdiği Değerler, Damla Yayınevi, İstanbul 1982, s. 59)

Bu büyük sorumlulukları üstlenen din görevlilerinde bulunması gereken niteliklerin başında derin alan bilgisi ve pedagojik formasyon, genel kültür, sosyal olgunluğa ve adanmış bir kişiliğe sahip olmak gelmektedir.

1. Alan Bilgisi ve Pedagojik Formasyon

Yaygın din eğitim ve öğretimi veren din görevlilerinin öncelikle derin ve geniş bir alan bilgisine sahip olması gerekir. Bu bilgilerin başında doğru ve güzel Kur’an-ı Kerim okuma becerisi, yeterli seviyede temel ilmihal (inanç, amel, ahlâk) bilgileri; hutbe, vaaz veya konferanslarında kullanmak zorunda kalacağı Arapça dinî ibareleri doğru bir şekilde okuyup anlayacak kadar Arapça dil bilgisi, yeterli seviyede dinî hitabet ve meslekî uygulama becerisi, bağlı olduğu kurumla ilgili kanun, yönetmelik, tüzük ve uygulamalara ilişkin genelgeler hakkında hukuk bilgisi gelmektedir.


Din görevlileri bu temel bilgilerini sürekli olarak artırmaya, geliştirmeye ve güncelleştirmeye çalışmalı ve zamanın gerisinde kalmamalıdırlar. Bu bilgileri artırma ve canlı tutmanın en etkili yollarından biri, onları cemaat ile veya başka arkadaşlarıyla paylaşmaktan geçer. Ayrıca, din görevlisi sahip olduğu alan bilgilerini cemaatiyle nasıl paylaşabileceğine dair birtakım yöntem ve metot arayışına girmeli ve bulduğu bu metotları kendi şartlarına adapte edebilmelidir.

Görev mahalli olan camide, kürsüde, kursta veya derste mutlaka zamanında bulunması gereken din görevlisi, kendisinden dini öğrenmeye ve ibadetlerini birlikte ifa etmeye gelen insanların istek ve problemleriyle ilgilenmeli, onların her birine anlayış ve kavrayış seviyelerine göre davranmalı, onlarla konuşurken kendi mizaç ve zaaflarını kontrol altında tutmalı, sabırlı, olgun ve mütevazı bir kişilik sergilemeli, onları baştan savıcı tavırlardan kaçınmalı; onlarla saygısız, kaba, hiciv ve istihza içeren bir tarzda konuşmamalıdır. Nitekim bu konularda Kur’an-ı Kerim bize Hz. Peygamber’in örnek şahsiyetini hatırlatarak şöyle demiştir:


“O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış.” (Al-i İmrân, 159)


“Ey inananlar! And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir.” (Tevbe, 128)


Din görevlisi, cemaatle ilişkilerinde şahsî meselelerinden bahsetmemeli, onlarla aşırı bir biçimde senli benli olmamalı ve araya belirli bir mesafe koymalı, cemaatine mensup kişilerin geçmişteki hatalı hal ve davranışlarını araştırmamalı, ayıp veya kusurlarını yüzlerine vurmamalı ve onları toplum karşısında mahcup duruma düşürmemelidir. Gerektiği hallerde cemaatini veya kişileri değil, bizzat doğru olmayan hal ve davranışları eleştirmeli; insanları tenkit veya tehdit edici, kişiler arası kıskançlık veya aleyhte kıyaslamalar doğurucu konuşmalar yapmamalı, müjdeleyici ve uyarıcı olmalıdır.
 
Şu ayet-i kerimeler bize bu ilkeleri ilham etmektedir:

“Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.” (Arâf, 199)

“Sizden iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.” (Âl-i İmrân, 104)


Din görevlisi din eğitim ve öğretiminde korku yerine sevgi ve hikmeti esas almalı; sözlerinde, davranışlarında, giyim ve kuşamında her türlü aşırılıktan kaçınmalıdır.


Din görevlisi çocuk ve gençlerle özel olarak ilgilenmelidir. Onların dinî tecrübelerinde ve ibadetleri sevmelerinde din görevlilerinin büyük etkisi bulunmaktadır. Cami avlusunda veya içerisinde oturan, oynayan, konuşan çocuklara karşı sevgi, merhamet ve sempati ile yaklaşmalı, bu konuda gerektiği hallerde cemaatini de uyarmalı ve eğitmelidir. Bir gün huzurunda konuşurken titreyen bir adama karşı Hz. Peygamber Efendimiz; “Rahat ol! Ben kral değilim. Ben sadece kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.” (İbn Mâce, “Et’ime”, 30) diyerek tevazuun ve merhametin en büyük bir örneğini göstermiştir.


Yaptığı işi isteyerek ve severek yapmayan bir kişinin söz konusu işte başarılı olması beklenemez. Din görevlisi de yaptığı görevi isteyerek ve severek yapmalı ve her din görevlisinin, insanlara ve gelecek nesillere iftiharla anlatabileceği bir başarı öyküsü bulunmalıdır.


2. Genel Kültür

Din görevlisinin hizmetlerinde başarılı olabilmesi için sadece alan bilgisi de yetmeyebilir. Onun hem bir eğitimci hem de medenî bir insan olarak, başta genel eğitim ve öğretim metotları, psikoloji, pedagoji, tıp, ticaret ve güzel sanatlar olmak üzere hayat münasebetleriyle ilgili dinî, sosyal, kültürel ve bilimsel her konuda az veya çok birtakım bilgilere sahip olması gerekir. Bu çerçevede, hem kendi sağlığı hem de cemaatine sağlık bilinci aşılayabilmesi için sağlık ve spor konularında duyarlı, çevre bilincini yerleştirebilmek için de tabiat ve kültür varlıkları hakkında ilgili ve bilgili olmalıdır.

Ayrıca, din görevlisi dünyadaki gelişmelerden haberdar olabilmek ve cemaatinden geride kalmamak için en az bir doğu ve bir de batı dilini bilmeli; bilgisayar, faks, uydu… gibi modern iletişim ve haberleşme araçlarını kullanabilmelidir. Bütün bu bilgiler, dinin sosyal, ekonomik, sağlık, hukuk ve kültürel hayatla ilgili mesaj ve perspektiflerinin topluma anlatılması ve aktarılması sırasında din görevlisine yardımcı olacaktır. Din görevlisi bu kaynaklardan elde edeceği bilgiler ile kendi alan bilgilerini barışık bir bütüne ulaştırabilmek için de zihinsel birtakım süreçlerden geçmelidir. Din görevlisinin temel vazifesi insanları dinen ve ahlâken yetiştirmek ve geliştirmektir; kendisini yetiştirmeyen ve geliştirmeyen kimselerden ise başkalarını yetiştirmesi ve geliştirmesi beklenemez.


3. Adanmış Bir Kişiliğe Sahip Olmak

Din görevlisinin, ifa ettiği tebliğ ve irşad görevini yaparken, sahip olduğu derin alan bilgisi ve genel kültür de her zaman yeterli olmayabilir. Bunlar yanında onun engin bir sevgi ve hoşgörü kaynağı olan geniş bir gönle, her türlü zorluk ve güçlüklerle mücadele edebilecek sağlam bir iradeye ve kendisini insanlığın hizmetine hasredecek bir sosyal olgunluk ve adanmış bir kişiliğe de sahip olması gerekir. Çünkü etkili bir tebliğ ve irşad vazifesi, sıradan ve statik bir iş değildir. Bir kimse bütün samimiyeti ile inanmadıkça ve bizzat bir davranış haline getirmedikçe, herhangi bir dinî konuyu başarılı ve inandırıcı bir şekilde başkalarına anlatamaz. Birtakım sıradan hareket ve eylemlerimizi yücelten, âdet ve alışkanlıklarımız ile ibadetlerimiz arasını ayıran en önemli faktör, insanların niyet ve inançlarıdır.


Sosyal olgunluğa ve adanmış bir kişiliğe sahip olan din görevlisi, cemaati ile ilişkisi sırasında, yararsız söz ve davranışlarda bulunmayacak, insanlar arası fikir ve düşünce ayrılıklarını derinleştirmeyecek, dürüst, çalışkan, içi ve dışı temiz, kendine güvenen, samimi, ileri görüşlü, nazik, kolaylaştırıcı, pozitif enerji ve sevgi dolu bir güzel arkadaş ve dost olacaktır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Allah sizin için kolaylık diliyor, zorluk istemiyor.” (Bakara, 185) denmiş, Hz. Peygamber Efendimiz de; “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.” buyurmuştur. (Buhârî, “İlim”, 11; “Edeb”, 80; “Cihad”, 164; Müslim, “Cihad”, 5; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 17)


Buraya kadar vurguladığımız tavsiye ve değerlerden, din görevlisinde bulunmaması gereken bazı özellikler de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bunlar genel olarak; cehalet, alanında yetersizlik, görevini ciddiye almamak, insanları sürekli olarak azapla veya cehennemle tehdit etmek, hoşgörüsüzlük, anlayışsızlık, kabalık, kötümserlik, ön yargılı olmak, güven telkin edememek, insanlar arası ayrım yapmak, herhangi bir siyasî veya ideolojik görüş ya da gruba aşırı bağlılık ve yalancılık gibi hallerdir.

 
 
Copyright © 2006 by BTICC. All rights reserved.

Digital World IT