,
Home
About us
Services
Soccer Club
Funeral Services
Aged Care
Mosque
Constitution
Committe
News
Contact us
Visited 1429177 times
 
 
  1.  YETERKİ ZİHİN VE GÖNÜLLERİMİZ ENGELLİ OLMASIN
  2.  DİN GÖREVLİSİ VE CEMAAT İLİŞKİSİ
  3.  EZBERCİ DİN EGİTİMİ
  4.  YAŞLILIK VE YAŞLILARA KARŞI TUTUM
  5.  ÖMÜRLÜK TECRÜBE YAŞLILIK
  6.  İSLAM KOLAYLIK DİNİDİR
  7.  ÇOCUK VE DİNİ MEKAN BULUŞMASI
  8.  HAYATIN SORUNLARI KARŞISINDA ÇOCUK OLMAK
  9.  DÜRÜSLÜK, TEMİZLİK,TEMBELLİK
  10.  GENÇLERİMİZ DAHA AYDINLIK GÜNLERE
  11.  ÇOCUKLARLA BÜYÜMEK
  12.  ARKADAŞIN İYİSİ
  13.  RAMAZAN AYI VE ÖZ DENETİM
  14.  AHLAKIN ÖZÜ EDEPTİR
  15.  EMANET BİLİNCİ
  16.  SAMİMİYET VE TEVAZU
  17.  Sabır insanlar için sığınılacak yegane limandır
  18.  SÖZÜN ÖZETİ
  19.  HUZURUN ANAHTARI AHLAKTIR
  20.  DÜNYADAKİ EN BÜYÜK MEZARLIGIN SIRRI NE
  21.  Hz HÜSEYİN VE KERBALA
  22.  MEHMET AKİF
  23.  ŞEHİT MEKTUPLARI
  24.  BAY VE BAYAN HOCALARIN HAFTALIK DERS PROGRAMLARI
  25.  CAMİ FALİYETLERİ
  26.  ŞİDDET VE MERHAMETSİZLİGİN ANA UNSURU
  27.  B.T.İ.K.MERKEZİ BAYANLAR CEMAATI PİKNİK YAPTILAR
  28.  ŞEVKAT VE MERHAMET
  29.  ŞAHSİYET VE KİŞİLİK
  30.  KÖTÜ SÖZ
  31.  SELAMLAŞMA
  32.  MÜMÜN VE CAMİ
  33.  CAMİDE VICTORIA VALİSİ İLE OPUN DAY
  34.  HOYRATCA TÜKETİM
  35.  KOMŞULUK MEDENİYETİ
  36.  FİTRE VE ZEKAT YARDIMLARI YERİNE HAVALE EDİLDİ
  37.  SESSİZLERİN VE KİMSESİZLERİN FERYADI
  38.  ÇOCUKLARIN ,CAMİLER BULUŞMA YERİ OLSUN
  39.  ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.
  40.  FITRAT AHLAKI
  41.  FARK ETMELİ İNSAN
  42.  ERMENİ MEZALİMİ
  43.  CAMI VE KURS PROGRAMI
  44.  ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE...
  45.  ÇANAKKALE DESTANI
  46.  SELAMLAŞMAK
  47.  KUL HAKKINDAN NE ANLIYORUZ
  48.  BASIN BİLDİRİSİ
  49.  SEVAL ÖGRETMENİN ÇANAKKALE ŞİİRİ
  50.  İNSAN ONURU
  51.  CUMHURİYET BAYRAMI RESEPSİYONU
  52.  B.T.İ.K.MERKEZİ YÖNETİM KURULU LİSTESİ
  53.  EŞLERİN KARŞILIKLI SORUMLULUKLARI
  54.  KUTLU DOGUM; RAHMET PEYGAMBERİ
  55.  PLANLAMA BAKANI CEMİYETİ ZİYARET
  56.  CUMA HUTBESİ 24/10/2014
  57.  AHİRET; HESAP VERME BİLİNCİ
  58.  SOSYAL MEDYA VE GENÇLİK
  59.  PAHA BİÇİLMEZ SERMAYE; ÖMÜR
  60.  MEVLİD: RAHMET ELÇİSİNİN DÜNYAYA TEŞRİFİ.
  61.  EZAN ÖZGÜRLÜĞÜN GÜR SEDASI
  62.  BİR TEKELLÜF DEGİL. NİMET OLARAK NAMAZ
  63.  ERDEMLİ BİR DURUŞ:
  64.  ALLAH'IN SON DİNİ İSLAM.
  65.  ŞÜKÜR NİMETLERİ ARTIRIR
  66.  ANKARA ETEMESGUT MÜFTÜSÜ YUNUS CAN'i DINLE
  67.  İMAN
  68.  HER CAN KUTSAL VE DOKUNULMAZDIR;
  69.  ÖLÜM VE ÖTESİ
  70.  ALLAH, AŞIRI GİDENLERİ SEVMEZ.
  71.  ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE...
  72.  İNSANI İYİLİK YAŞATIR:
  73.  KUL VE KAMU HAKKI
  74.  KAKİKİ SEVGİ;ALLAH'I SEVMEK,ALLAH İÇİN SEVMEK.
  75.  HZ. PEYGAMBER VE BİRLİKTE YAŞAMA AHLAKI.
  76.  DÜNYA BİZE,BİZ BİRBİRİMİZE EMANETİZ.
  77.  MANEVİ ÇOŞKUNUN ZİRVESİ: ÜÇ AYLAR
  78.  KALBİN CİLASI: TÖVBE VE İSTİĞFAR
  79.  CANA CAN OLMAK: AİLE
  80.  MİRAÇ KANDİLİ
  81.  BOŞ ŞEYLERİ TERK EDEREK HAYATI ANLAMLI KILMAK.
  82.  TEVBEMİZ BERATIMIZ OLSUN
  83.  KUR'AN AYINDA KUR'AN'LA BULUŞALIM;
  84.  VAKİT İYİLİK VAKTİ:BU RAMAZAN VE HER ZAMAN
  85.  TEHVİD İLE GELEN VAHDET
  86.  CENNET KAPILARININ ANAHTARI YETİMLER
  87.  KADİR GECESİ ,KADİR BİLENLER İÇİNDİR.
  88.  YARATAN RABBİNİN ADIYLA OKU
  89.  KERBALAYI DOGRU ANLAMAK.
  90.  PEYGAMBERLER, İNSANLIĞIN YOLUNU AYDINLATAN REHBERLERDİR
  91.  HER İNSAN ALLAH'IN BİR AYETİDİR;
  92.  ZİKİR;KALPLERE HAYAT VEREN İKSİR
  93.  KÜRESEL TERÖRÜN HEDEF ALDIGI DİN;İSLAM
  94.  RABBİMİZ;BİZİ DOSDOĞRU YOLA İLET!
  95.  İMTİHANIN ADI:FİTNE.
  96.  SÖZ AHLAKI
  97.  AHİRETE İMAN
  98.  GÜN MİLLETCE KENETLEME GÜNÜDÜR.
  99.  EN BÜYÜK BOZGUNCULUK.
  100.  KULLUK SADECE ALLAHA ÖZGÜDÜR.
  101.  ZAFER AYI AĞUSTOS
  102.  ÖRNEK ÜMMET OLABİLMEK
  103.  YERYÜZÜNÜN KÜÇÜK VE ONURLU HALİFESİ ÇOCUK
  104.  AVUSTRALYA GENEL VALİSİNİN CEMİYETİMİZİ ZİYARETİ
  105.  HER ZORLUKLA BERABER BİR KOLAYLIK VARDIR
  106.  NAMAZI ZAYİ ETMEK
  107.  FİTRE VE ZEKAT BİLGİLERİ
  108.  CENNETE GÖTÜREN AMEL DOĞRULUKTUR.

  Hz HÜSEYİN VE KERBALA
Hz HÜSEYİN VE  KERBALA.
 
Hz Peygamber, ilahî güzellikleri söz ve eylemleriyle en güzel şekilde yansıtması bakımından varlık aleminin nadide bir çiçeği, eşsiz bir gülüdür. Torunu Hz. Hüseyin de ağabeyi Hasan ile birlikte o çiçeğin bir deseni, o gülün bir yaprağıdır. Nitekim o bir hadisinde şöyle buyurmuştur: "Hasan ve Hüseyin, benim dünyada kokladığım iki çiçeğimdir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288).

Aslında her anne-baba veya büyük anne-büyük baba için çocuğu yahut torunu çiçektir. Temiz olduğu için çiçektir, günahsız olduğu için çiçektir, masumluğu yansıttığı için çiçektir…

Hz. Hüseyin hayatının bütün dönemlerinde bir çocuk kadar masum ver günahsız, su kadar duru ve pak, süt kadar lekesiz ve aktır. O sadece çocukken değil, gençlik ve yetişkinliğinde de hep masumiyetini, temizliğini ve güzelliğini korumuştur.

İlkin, doğduktan sonra kendisine güzel bir isim konulmuştur. Kaynaklara göre dünyaya geldiğinde babası ona “Harb” ismini koymak istemiş, fakat bunu Peygamber’e bırakmanın daha doğru olacağına karar verip çocuğu ona götürmüştür. Hz. Peygamber de Hüseyin’i kucağına alıp sevmiş, sonra da “güzel, bir tanecik, güzelcik” anlamında “Hüseyin” diye seslenmiştir ona. Kulağına mesajların en güzeli olan ezanı okuyarak.

Hz. Hüseyin adı gibi fiziki özellikleri bakımından da çok güzel yaratılmıştı. Babası Hz. Ali bir sözünde bunu şöyle ifade etmiştir: "Oğlum Hasan, göğsünden başına kadar olan kısmında, diğer oğlum Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında Hz. Peygamber’e çok benzerdi" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 108). Hz. Peygamber’in ise aydan daha tatlı, güneşten daha parlak bir fiziki güzelliğe sahip olduğu şemâil kitaplarında tasvir edilmektedir.

Hz. Hüseyin fizyonomisi gibi, ama ondan daha öte Resulullah’ın getirdiklerini kuşanan bir ehl-i beyt üyesi olarak inanç, ibadet ve ahlakı bakımından çok güzeldir, çok şirindir. Çünkü onu Allah resulü eğitmiş, Allah resulünün eğittiği Hz. Fatıma doğurup eğitmiş, onu küçüklüğünden itibaren Allah resulünün himayesinde büyüyüp yetişen Ali eğitmiştir.

Hz. Hüseyin yine ağabeyi ile birlikte dedesinin özel dualarına mazhar olmuştur. Nitekim Hz. Peygamber, her iki torunu için "Allah'ım! Ben, bunları seviyorum. Sen de sev bunları" (Tirmizî, “Menâkıb”, 31) demiştir. Başka bir hadisinde ise bu güzelliklerin kendilerine kazandıracağı uhrevî sonuca işaret ederek “Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir (Tirmizî, “Menâkıb”, 31) demiştir.

Kısa biyografisi itibariyle, Hüseyin 10 Ocak 626 yılında Medine’de dünyaya geldi. Peygamber’in emriyle doğumunun yedinci günü akika kurbanı kesildi. Saçları tıraş edildi ve ağırlığınca gümüş yoksullara dağıtıldı. Aynı gün sünnet oldu.

Peygamber vefat ettiğinde altı yaşları civarında idi. Başka bir ifadeyle altı yıl kadar dedesiyle birlikte oldu. Hz. Peygamber ağabeyi Hasan ile birlikte kendisine özel ilgi gösterdi. Zaman zaman mescide götürdü. Sırtında taşıdı. Bazı dualar öğretti.

Hz. Peygamber 630 yılında Necran’lı hristiyan heyetiyle yaptığı ahitleşme sırasında nazil olan Mübâhele ayetinin (Âli İmrân 3/61) gereğini yerine getirmeye hazırlanırken, yakın akrabası arasında Hz. Hüseyin’i de bulundurdu.

Hz. Hüseyin çocuk yaşta olması dolayısıyla, birinci halife döneminde gerçekleşen irtidât hareketlerinin bastırılması ve fetih faaliyetlerinde yer almadı. İkinci halife ve üçüncü halifenin hilafetinin ilk altı yılında babasının yolunu izledi. Siyasi faaliyetlerden genellikle uzak durdu. Kaynakların verdiği bilgilere göre Peygamber torunu olarak daima hürmet gördü. Divan’dan bu yakınlığına paralel olarak kendisine “atiyye”ler verildi.

Üçüncü halife döneminde ağabeyi Hz. Hasan ile birlikte 650 yılında Taberistan seferine katılan Hz. Hüseyin, halifenin hilafetinin ikinci yarısından sonra ortaya çıkan ihtilaflarda babasının verdiği görevler çerçevesinde, diğer sahabî gençleriyle birlikte halifeyi koruma görevi aldı. İki aya yakın bu görevini başarıyla sürdüren Hz. Hüseyin halifenin şehit edilmesinden büyük üzüntü duydu.

24 Haziran 656 yılında babası Hz. Ali’nin hilafete geçmesiyle birlikte kendisini siyasi olayların içinde bulan Hz. Hüseyin, babasını takip ederek Kufe’ye geçti, onun bütün seferlerine iştirak etti. Bu bağlamda Cemel, Sıffîn ve Nehrevân savaşlarına katıldı.

Babasının şehit edilmesinden (28 Ocak 661) sonra ağabeyi Hasan’ın yanında yer aldı. Onun altı ay sonra Muaviye ile belli şartlar altında anlaşma yapıp hilafetten çekilmesini ise bazı kaynaklara göre onaylamadı, ancak ağabeyine itaatini sürdürdü. Medine’ye intikal etti. Orada ilim ve ibadetle meşgul oldu.

Ne var ki Muaviye’nin ölümünden sonra oğlu Yezid’in hilafet makamına oturması durumu değiştirdi.

Olumsuz ve sevimsiz kişiliği ile bilinen Yezid Medine valisine mektup yazarak Hüseyin’in kendisine biatını sağlamasını emretti. Hz. Hüseyin buna şiddetle karşı çıktı. Önce Medine'den Mekke’ye geldi, orada çeşitli görüşmeler gerçekleştirdi. Bu arada Kûfeliler’den ısrarla kendisine Kûfe’ye çağıran mektuplar aldı. Bunun üzerine yerinde incelemeler yapmak ve durumu kendisine bildirmek üzere amcasının oğlu Müslim b. Akil’i Kûfe’ye gönderdi.

Müslim Kûfe’ye girdiğinde büyük bir ilgiyle karşılandı ve Hz. Hüseyin adına kendisine 12.000 veya 18.000 kişi biat etti. Müslim yazdığı mektupla olumlu haberleri Hz. Hüseyin’e bildirdi.

İktidarını pekiştirmeye çalışan Yezid, çok geçmeden Kufe’de. Hüseyin lehine meydana gelen gelişmeleri öğrendi. Bunun üzerine valiyi görevden alarak yerine sertliği ile tanınan Ubeydullah bin Ziyad’ı tayin etti, ondan meseleye müdahale etmesini istedi.

Vali İbn Ziyâd Kufe’ye gelir gelmez sert konuşmalar yaptı. İnsanları yıldırıp korkuttu. Ardından Müslim’i ve ona yardım edenleri yakalatıp öldürttü, taraftarlarını dağıttı.

Kufe’deki bu yeni gelişmelerden ve Müslim’in öldürüldüğünden haberi olmayan Hz. Hüseyin, bazı tecrübeli kimselerin “Kûfeliler’e güvenilemeyeceğini” söylemesine aldırış etmeksizin hazırlıklarını tamamladı ve yakınlarını yanına alarak küçük bir birlikle yola çıktı.

Yolda bilahare Müslim’in öldürüldüğünü öğrenen Hz. Hüseyin, beraberinde bulunanlarla istişare ederek durum değerlendirmesi yaptı, isteyenlerin dönebileceğini söyledi. Kendisi samimi adamlarıyla birlikte yolculuğuna devam etti.

Bu arada vali İbn Ziyad, önce Hür b. Yezid komutasında öncü kuvvet hazırlayıp Hüseyin’i sıkıştırmasını istedi. Hür istenileni yaptı. Arkasından Ömer bin Sa’d komutasında 4.000 kişilik bir kuvveti daha Hz. Hüseyin'in üzerine gönderdi. Bu birlik Kerbelâ’da Hz. Hüseyin ve adamlarını kuşattı, ikmal yollarını tutarak Fırat’tan su almalarını engelledi.

İnsanlar, özellikle de kadınlar ve çocuklar susuz kaldı. Zulüm had safhaya ulaştı. Bu arada bazı görüşmeler yapıldı ise de sonuç vermedi. Karşı taraf ısrarla Hüseyin’in Yezid’e biat etmesini, aksi halde “olacakların olacağını” söyledi. Hz. Hüseyin ise Yezid gibi fâcir bir kimseye biat edemezdi ve etmedi.

Nihayet 10 Muharrem yani aşura günü (10 Ekim 680) Ömer b. Sa’d’ın ordusu Hz. Hüseyin’in 23 atlı, 40 piyadeden oluşan sembolik birliğine bütün gücüyle saldırdı. Hz. Hüseyin'in askerleri yiğitçe mücadele etti, çok geçmeden sonra teker teker şehit oldular. Sonunda azılı câniler, gözlerini kırpmadan Hz. Hüseyin'in üzerine yürüdü, önce onu atından düşürdüler, ardından da kılıçla mübarek başını gövdesinden ayırdılar. Hz. Peygamber’in öpüp kokladığı mübarek “baş” önce Kufe’ye, ardından da Şam’a götürüldü (Ağırlıkla anlayışa göre Hüseyin’in başı daha sonra Medine’ye getirilerek annesi Fatıma’nın kabrinin yanına defnedilmiştir).

Bu suretle Hz. Peygamber’in nadide çiçeği Kerbela’da koparıldı. O günden beri kalplere kor düştü. Peygamber’i seven, Peygamber’i sevdiği için onun ehl-i beytini seven, “âl-i Muhammed” diyerek onlara dua eden bütün Müslümanlar üzüldü. Hüseyin sevginin, Kerbela da acının adı oldu. Hangi sosyo-kültürel dünyaya mensup olursa olsun bütün Müslümanlar içtenlikle Hz. Hüseyin’ sevdiler, Kerbela’da onun “baş”ına gelenlerden üzüntü duydular.

Bütün şehitlerimizin, başta Hz. Hüseyin olmak üzere Kerbela şehitlerinin ruhu şâd olsun

 
 
Copyright © 2006 by BTICC. All rights reserved.

Digital World IT